19 Mart 2009 Perşembe

TÜRK MİLLETİNE


Türkiye'yi suç örgütlerinden kurtaracak tek güç, Türk ırkının bağrından çıkan Türkçü gençlerdir.

Artık bu son perdedir. Bir yandan ABD talimatlı Kürt dizileri, diğer yandan Avrupa tavsiyeli gelin-kaynana programları ile giderek daha fazla esir şehrin insanlarına benziyorsunuz.
Kürtlerin hızla neden ürediklerini ve yayıldıklarını anlatıp, önlem almaktan bahsedenlere onlardan önce siz karşı çıkacaksınız. Çünkü bulanık gözleriniz mahallenizde bir eve doluşup, ahlaksızca ve bilinçli bir şekilde üremeye devam eden kürtleri değil ancak dizidekileri seçebilecek.

Artık sokakta sizin ve yakınlarınızın canını yakan tinerciler denince bunun tek sebebi olan kürtleri düşünmeyeceksiniz bile. Eğitimsizlik, fakirlik, sosyal adalet gibi kavramların arasında boğulacak; kafanızı toplayıp gerçek soruyu asla soramayacaksınız.
PKK denince aklınıza kürtler gelmeyecek. O dış güçlerin oyunuydu diyecek, bitti sanacak; öldürülen binlerce teröristin kaç milyon akrabası ve sempatizanı olduğunu hesaplayamayacaksınız.

İlköğretim çağındaki kız çocuklarına dahi askıntı olup, fırsat bulunca her türlü kötülüğü yapanların onlar olduğunu bilmek istemeyecek; kürtler göç etmeden önce şehrinizin ne kadar huzurlu olduğunu anlatmaya çalışanları duyamayacaksınız.

Söz azınlık haklarından açıldığında, Kerkük'te Türkçe ders verdiği için eğitim yuvalarına bile saldıran kürtlerin hakkını onlardan çok savunduğunuzun farkında olmayacaksınız.
Sosyal eşitsizlik denince aklınıza sadece ekranda gözünüze sokulan Güneydoğu illeri gelecek. Ülkenin en yoksul beş ilinden ikisi olan Gümüşhane'nin, Kastamonu’nun neden suçlu üretmediğini anlayamayacaksınız. Karadeniz Bölgesinde elektriği ve suyu dahi olmayan köyleri hiç bilmeyeceksiniz.

Toplum olarak düzenimizi, birey olarak yaşantımızı, aile olarak huzurumuzu ve millet olarak sağlımızı bozan kürtlerin yarattığı tehlikeyi hala inkar etmek eğer gaflet değilse, nedir?
Bu Fars kökenli kürtlerin yaptıklarını es geçip kabahati dış güçlerde aramakta hiç gerçekçi değil. Bu topluluk tarafından icra edilen “Kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, töre cinayetleri, taciz, gasp, beğendiği kızı şehrin orta yerinde kaçırıp ırzına geçerek evliliğe zorlama, etnik dayanışma ile gittiği tüm yerleri hegamonyası altına alıp kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımama, haklı haksız her mecliste sadece kendisinden olduğu için birbirlerini destekleme, çocuk kaçırma, sapıklık, 9-10 yaşlarında çocukların tecavüz edilip öldürülmesi, elektrik su parası ödememe, vergi ödememe, sahteciliklerle asalak gibi yaşama, turistlik kasabaları ele geçirerek hem yerli halka, hemde turistlere zarar verme, devletin her imkanını sömürme, trafik magandalığı, şehir magandalığı, haraç toplama, liselerde, ilkokullarda çeteler kurup diğer öğrencileri sindirme, sahip olduğu feodal kültürü yaşadığı yere uydurmaya çalışma, uymayanlara zarar verme, sıcak para getiren tüm iş kollarına zor kullanarak hakim olma” gibi mevhumları hangi dış güçler kürtlere nasıl yaptırıyor? Merak ediyorum.

Arkadaşlar, sorun ‘kürtçülük’ ‘bölücülük’ veya ‘terör’ değildir. Sorun kürdün ta kendisidir. Teröristi, esnafı, işadamı, öğretmeni, amelesi, manavı, dolmuşçusu, garsonu, sapığı, eşkiyası, kapkaççısı, anarşisti.... hepsi aynıdır. Türk milleti için şu an aleyhte bir faaliyet göstermeyen kürtler olabilir, ancak bunların vadesi sonsuz değildir. Kaldı ki o “sadık kürt” bile sokaklarda, işyerinde veya okullarda gene kürtlüğünün gereğini icra edecektir. Kürtlüğün gereğinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.

Artık ‘bölücülük’ diye bir sorun olmadığı, gerçek sorunun adı ‘Kürt Yayılması’ olduğu halde bazıları ısrarla ‘bölücülük’ diye yanıltıcı adlandırmalarla uğraşıyor. Bazıları da ‘dış güçlerin maşası, piyonu, kafasız, zavallı, korkulmaya değer olmayan kürdler’ söylemini bulmuşlar. Böylece esas büyük suç, Kürtlerin üstünden alınıp kim olduklarını kendilerinin bile net tarif edemediği, gizem perdelerinin arkasındaki, yüce dış düşman güçlere yükleniyor. Hem de Kürt tehlikesi küçümsenip stratejik bir politika boyutuna indirgeniyor. Oysa ki sorun stratejik veya magazinsel sorun olmaktan daha vahimdir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kimliğini, kurucu ve asli unsur olarak tekelinde tutan Türk ırkının nüfus itibariyle gelecekte aynı şekilde tekelinde tutup tutamayacağı, yani var olma – yok olma mücadelesidir.

Ayrıma dikkat edin. Eğer dış güçlerle Kürtlerin Türk milletine karşı bir ilişkisi varsa, bu ilişki maşalık değil işbirliğidir. Ne maşası, ne kandırması? Kürtlerin çıkarları dış güçlerinkiyle örtüşüyorsa kandırmaya ne gerek var? Kürtler saflar, kandılar, komploya düşüyorlar, onun için Türkiye'yi istila ediyorlar, onun için siyaseti ve ticareti ele geçiriyorlar, onun için çoğalıp Türkiye'de çoğunluk olacaklar. Vay be. Canına minnet adamın böyle kandırılma.

SON SÖZ: Bu belanın üstesinden geliriz. Yeter ki buna inanalım..