19 Mart 2009 Perşembe

TÜRKÇÜ TOPLUMCU BUDUN DERNEĞİ


Türkçü Toplumcu Budun* Derneği (TTBD) çalışmalarına 1996 yılında İzmir’de başlamış 1999 yılında da resmen kurulmuştu.

Ancak 6 Mayıs 2005’te İzmir’de düzenlediği “Kürt Nüfus Artışı Durdurulsun” Eylemi’nden sonra vatan haini ve işbirlikçilerin teşvik ve deteğiyle TTBD hakkında kapatma davası açıldı; ve Dernek 2007 yılında resmen kapatıldı.

TTBD´nin; Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı altında üst kimlik olarak Türklüğü kabul eden, Türkiye’nin bir ULUS DEVLET olduğunu kabul eden ve saygı duyan hiç bir kişi ya da topluma karşı "Hiç bir suretle muhalefeti ya da tepkisi yoktu!"

TTBD, Bu gün Türkiye Cumhuriyetini bölmek isteyen, Türk Askerine, Türk Polisine, Türk Devlet Memuruna silah doğrultan Türkiye Cumhuriyeti Devletine ait gördüğü her şeye düşman olan PKK ve onun benzeri terör örgütlerini destekleyen herkese, her guruba açıkça karşıdır. TTBD bir Kürt sorunu olduğunu kabul etmiyor, Kürt sorunu yaratılmak istendiğini savunuyordu.

Beyaz Irk Budunlarının Üstünlüğüne ve bu Budunların en asili olan Türk Irkının korunmasına, iktidarın ise hırsız ve çapulculardan alınarak Üstün İnsanların eline verilmesi gerektiğine inananlardan meydana gelmiş bir oluşumdu.

Laik, Toplumcu (Halkçı) bir sosyal düzen ve Ulus Devlet idealinin yılmaz takipçisi olan Türkçü Toplumcu Budun Derneği, İstiklal Mahkemelerinin yeniden kurularak “Hain ve İşbirlikçilerin” yargılanması gerektiğini her fırsatta dile getirmişti.

Türkçü Toplumcu Budun Derneği, Arap ve Batı Kültürü arasında sıkışmış Türk Milletini yeniden Türkleştirmek ve Türk giyim, sanat ve sosyal adabı geliştirmek yolunda da çalışmalarda bulunuyor ve topluma “Türk Gibi Ol Yeniden” diyerek unutulmuş Gerçek Türk Kültür ve Töresini, Ziya Gökalp’in Türkleşmek ideali ve ULU ÖNDER ATATÜRK’ün Türkleşme Programını Türk Halkına yeniden hatırlatmaya çalışıyordu.

İslam Kültürü diye Arap Kültürünü; modernleşme diye de Batı’nın Kapitalist Kültürünü benimseyen bugünün Türklerini uyarmak, TTBD’nin başlıca önceliklerindendi.

Türkçü Toplumcu Budun Derneği, kapatıldığı dönemde hazırda 25 il ve 3 Avrupa ülkesinde bildiri dağıtacak kadar güçlüydü.

Genel Başkanlığını Cenk Tozkoparan’ın yaptığı hareket, Türkçülüğe ve Türk Milliyetçiliğine yeni bir soluk getirmiş ve Türkiye’de ikinci bir Türkçü yükselişin fitilini ateşlemiştir.

Bugün TTBD kapatılmış olsada Türkçü ve Üstün İnsancı düşüncesi Buduncuların zihinlerinde ve kalplerinde varlığını sürdürmekte ve Buduncular Türk Milletine hizmet etmeyi sürdürmektedirler.

*BUDUN: Eski Türkçe’de Ulus. Aralarında ırk(kan) dil, vatan ve tarih birliği bulunan insan topluluğu.

BİZ KİMİZ


Bizler, bilinen on iki bin yıllık soylu Türk ırkınınn, bu yüzyıldaki ARİ temsilcileriyiz.
Türk soyunun üstünlüğüne inanıyor, Türk Milletinin varlığını korumak için çalışıyoruz.
Bizler biliyoruz ki günümüz de her ne kadar (kısmen) asimile olmuş ve halende asimilasyona maruz bir millet de olsak, her ne kadar Türkçülük ideolojisi birileri tarafından yozlaştırılmışsa da, büyük Türkçüler'den N. Atsız'ın bir makalesinde dikkat çektiği bu noktaya sonuna kadar katılıyoruz. "...bugün görülen geri ve kötü ne varsa, hepsi, geçici bir hastalığın belirtisidir ve geçmiş zamanlarda bizi ileri götüren, zaferden zafere yürüten erdemlerin hepsi kanımızda, ruhumuzda, içimizde gizli bir halde yasamakta, belirecek imkan ve fırsat aramaktadır ".
Buduncular olarak bizler Türkiye'nin menfaatlerini her türlü kişisel çıkarlarımızın üzerinde tutuyor, var olan tüm enerjimizle uğruna can koyduğumuz, bu Kutsal dava için çalışıyoruz.
Başbuğumuz, Türklerin Son Başbuğu olan Atatürk yol göstericimiz ise Türk Tarihindeki Ulu Büyüklerimizdir. Türk Milletinden olmayan, hiç bir IRK, DIL VE KÜLTÜR KABUL ETMIYORUZ.

Türkçülük, bir fikir olduğu kadar da inançtır. İnanç olduğu için de tartışmasız, tenkitsiz kabul olunur. Onun tartışılacak ve tenkit olunacak tarafı temeli, esasi değil, ayrıntılarıdır.
Bizler, Arap ve Batı kültürüne karşı çıkarak, Türklerin, Türk gibi yaşaması gerektiğini savunuyoruz.

Yüz yıllardır zihinleri bulandırılmış, öz benliğinden özellikle dinler araç edilerek TÜRK KÜLTÜRÜ ve töresi çıkartılmış, İslam adı altında Arap Kültürü dayatılmış olan Irkdaşlarımıza gerçek Türk Kültürünü öğretmek, öz benliklerine geri döndürmek için çalışıyoruz.
Son 40 yıldır, özellikle de SSCB´nin yıkılısının ardından, Türk Düşmanları tarafından açıkça desteklenen küçük Kürt topluluğunun Milletleştirilmesi ve haddini bilmez bir taleple Türkiye’den toprak istemeleri yönünde kullanılması ve İslamcıların, sözde daha müslüman ve dindar bir Türkiye, özünde ise Arap ve Batı sömürgesi haline getirilmiş, din bahanesiyle, etnik kimliklerin ön plana çıkarıldığı ve Türklerin yok edildiği bir Türkiye planının ardında ki esas Düşmanları tüm ırkdaşlarımıza anlatmak ve mücadele yöntemlerini öğretmek ve öğrenmek için çalışıyoruz.

Öncelikli hedefimiz Türkiye´yi Türkleştirmek Başbuğ Atatürk´ün ölümünden bu yana süre gelen sistemli asimilasyonun önüne geçmektir. Türkiye Cumhuriyetini TÜRKLER kurmuştur ve yalnızca TÜRKLER yönetebilir.

***

Bizler hiç bir millet, ırk ve topluluğa ön yargılı bir düşmanlık gütmüyoruz. Ancak tek bir Türkün canini yakan, Türk için anlamı ölçülemez olan VATANINA göz dikmek gafletinde olan her millete, ırka ve topluluğa DÜSMANIZ... Ölümüne savaşmak Türk Töresine ve Değerlerine zarar getirmemek için her zaman tetikteyiz.

Bizler uğraşını verdiğimiz, bir nebze olsun fayda sağlamak için baş verdiğimiz bu yolda asla maddi yada manevi bir beklenti içinde değiliz. Tek amacımız mensubu olmaktan aldığımız her nefeste ŞEREF duyduğumuz yüce Milletimize karşı olan görevimizi yerine getirmektir. Bizler bu asil Millet için, kanını, hayatını, ailesini tüm mal varlığını hiç düşünmeden veren milyonlarca şehidimizin mezarlarında emanetlerinin kanla, canla korunduğunu bilerek huzur içinde yatması için çabalıyoruz.

SEMBOLLERİMİZ


"Z" işareti Orhun Kitabesinde yer alan bir harf olup, Eski Türkçede "Kutsal Dönüşümü" simgeleyen çok özel bir semboldür.

Buduncular, her alanda olduğu gibi yazı ve edebi alanda da tarihine sahip çıkar. Kullandığımız işaret ya da sembollerin aslı ya da benzeri bizden önce ya da sonra başka insanlar, guruplar tarafından kullanılmış/kullanılıyor/kullanılacak olması Buduncular'ın sorumluluğu değildir. Atalarımız için önem arz eden "Z" harfi ve onun kutsallığına, "Kutsal Dönüşüm" "Kendini Bulma" ifadesine sahip çıkmak ve Türk Milletine bu değerimizi hatırlatmak gayet doğaldır.

Bir diğer sembolümüz ise, Türk Budununun en eski simgesi olan Gökmavi Kurt'tur.

BUDUNCULAR VE DİN

Buduncular, bazı Kürtçü veya ABD-Arap işbirlikçisi kesimlerin iddia ettiği gibi Şamanist değillerdir. Türk Milletinin %99'u gibi müslümandırlar.

Ancak Şamanizm bizim eski dinimiz ve kültürümüz olması dolayısıyla saygı gösteririz. Bütün eski Türk inançları veya gelenekleri gibi "KÜLTÜREL OLARAK" bilinmesi ve yaşatılması taraftarıyız. Ancak ne Şamanistiz, ne de kimseyi Şaman yapma derdindeyiz.
Ancak maalesef Buduncu adını kullanan bazı Türlük düşmanları, bu isimle İslama saldırmakta; bu çirkin saldırılar ise Buduncu camiaya mal edilmektedir. Bu ise bize büyük üzüntü vermektedir.
Şunu belirtmeliyiz ki, Türkçü Toplumcu Budun Derneği üyeleri dışında, kendine Buduncu diyenlerin hiç bir eylemi bizim için bağlayıcı değildir; ve bizimle de ilgisi yoktur.

Buduncular, her tür dini inanca istisnasız saygı duyar. Bu bağlamda yüzyıllardır yayılmasında ve yaşatılmasında en çok emeği gecen millet olan Türklerin büyük kısmının benimsediği İslam pek tabi saygı duyduğumuz ve diğer tüm dinler gibi kişilerin vicdanlarına bıraktığımız dini bir konudur.

Ancak TTBD`de birleştirici bir unsur Türk`lük, Türk soyu olduğundan islamın bu açıdan Diğer dinlerden hiç bir farkı yoktur. Buna ek olarak TTBD kesin ve katkısız LAIKTIR. Başbuğ Atatürk´ün en önemli miraslarından laiklik bağlamında kişinin din ve vicdan meseleleri siyaset ve ülke yönetimine karışmadığı, diğer insanların haklarına direk ya da endirekt olarak tecavüz etmediği sürece tartışılamaz bir özgürlük hakkı vardır. İlkesine kayıtsız şartsız ve din ayrımı yapmadan inanıyoruz.

Burada sorun olan ve halkımızın bir bölümünün yanılsamaya düştüğü konu şudur. İnsanimizin İslami yorumlama ve anlama şekli. İslam adına Arap kültürü dayatılıyor, bilerek ya da bilmeyerek kendi özünden uzaklaşıp Arap kültürünü benimsiyorsa buna karşıyız. Keza aynı vahim durum Hıristiyanlık, Musevilik vb. dinler içinde geçerlidir.
İnsanlarımız hangi dine mensup olursa olsun nasıl inanırsa inansın, birleştirici unsur Türklüktür.

KIBRIS VE BUDUNCULAR

KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) Türkiye'nin bir parçasıdır.

Binlerce Soydaşımızın bağımsızlığı ve kimliğini, Türklügünü korumak için şehit olduğu Kıbrıs, bazı kesimler için feda edilebilir gibi görünse de, AB ye karşılık diyet olarak gözden çıkartılıyor olsa da Kıbrıs´in karşılığı AB olamaz. Türk Tarihinde ve Töresinde; Savaşla kazanılan hiç bir Toprak SATILAMAZ!

Buduncular olarak, Kıbrıs´daki soydaşlarımızın sorunları ile yakından ilgileniyor ve Kıbrıs'ın Anavatana katılmasını savunuyoruz.

AKP KÜRT IRKÇILIĞI YAPIYOR..

Önce usta gazeteci Vedat Yenerer’in insanı dehşete düşüren makalesini okuyalım, sonra yorum yapalım.

Bir okurum bazı Doğu ve Güneydoğu şehirlerinde, AKP hükümetinin çocuk yapanlara yönelik başlattığı para yardımına dikkat çekerek halkı bu yönde biraz olsun uyandırmamı istiyor. Haksız da değil.. Yapılan yardımların miktarları Milliyet gazetesine göre şöyle:

Her anne adayı için her doğumda 50 YTL
Sağlık yardımı olarak her çocuğa ayda 15 YTL
Her anne adayı için gebeliğin ilk 7 ayında ayda 18 YTL
İlköğretime devam eden erkek öğrencilere ayda 20 YTL
İlköğretime devam eden kız öğrencilere ayda 23 YTL
Ortaöğretime devam eden erkek öğrencilere ayda 28 YTL
Ortaöğretime devam eden kız öğrencilere ayda 39 YTL

Nüfus artışı olmayan, hatta nüfusun azaldığı Avrupa ülkelerinde devlet doğum oranını artırmak için ailelere çocuk başına para yardımı yapar. Fakat bu yardım Türkiye için gereksizdir. Çünkü Türkiye nüfusu hala artıyor. Fakat eğer devlet illaki bir şehre çocuk yardımı yapacaksa, bu şehir doğum oranının düşük olduğu bir şehir olması gerekmez mi? Mesela, Afyon, Kırklareli, Edirne, Giresun gibi...

Muş ilimiz ülkemizdeki doğum oranının en yüksek olduğu illerin başında geliyor. Bu şehirde aile başına ortalama 8 çocuk düşüyor. Bir de bu sene çocuk başına para verilmeye başlandığına göre doğum oranı katlanarak artacaktır. Kaba bir hesapla Muş'ta 8 çocuğu olan ve bu çocuklarının yarısı ilk - orta öğretim öğrencisi olan bir ailenin çalışmaya ihtiyacı yoktur. Devletin verdiği parayla rahatça geçinir ve devletten alacağı paranın artması için her sene bir çocuk daha yapar. Hatta 12-13 yaşına gelen çocuklarını da hemen evlendirip mantar gibi çoğalabilirler. Hükümetimiz de çok memnun olur herhalde…

Bu akıllara durgunluk veren uygulamayı başlatan Tayip Erdoğan ve arkadaşlarına soruyorum:
Aile başına ortalama 2–3 çocuğun düştüğü Ege, Marmara, Karadeniz gibi bölgelere değil de; doğum oranının zaten çok çok yüksek olduğu, çoğunluğu Kürt kökenli nüfusun yaşadığı yerlere çocuk yardımı yapılmasının amacı nedir acaba?

Ben bu işte bir kasıt arıyorum. Türk devletinin yönetimini ele geçirenler resmen Kürt ırkçılığı mı yapıyor, yoksa bilmediğimiz başka bir nedeni mi var? 07.08.2005 VEDAT YENERER

***

Evet, hanımlar, beyler…. Kürtler Türk milletine karşı fare gibi ürüyor. Edirne’den Muğla’ya, Samsun’dan Adana’ya, Erzurum’dan Antep’e kadar her yere yayılıyorlar. Göç ettikleri Türk şehrini, kasabasını, köyünü 20–30 yıl zarfında Kürtleştiriyorlar. Yerli halk ya şehrini kasabasını terk ediyor yahut Kürtlerle karışarak Kürtleşiyor. Önümüzde bu konuda çok örnek var. Doğuda, İç Anadolu’da birçok yerden sonra artık Ege ve Akdeniz sahilleri de tamamen Kürt istilası altında.

Hükümetimiz Kürtlerin daha da çok üremesini resmen teşvik ediyor. Güneydoğuda Kürt nüfusun hakim olduğu şehirlerde çocuk başına para dağıtan devlet, Türk nüfusun hakim olduğu şehirlerde bu parayı dağıtmıyor. Bunlar bilinçli operasyonlardır. Türklerin nüfus artışı durmuş, hatta azalma eğilimindedir.

Başbakanın danışmanlarının, başbakan yardımcısının Kürt olması tesadüf değil. Bu ülkenin hala %80’i Türk, ama mecliste Türkler ancak %40 ile temsil ediliyor. Meclis başkanı bile Manisa doğumlu bir Kürt kökenli. Bakanların, vekillerin yarısı Kürt. Türkiye’de iş adamlarının, otel ve tesis sahiplerinin, lüks otomobillerin sahiplerinin, fabrikatörlerin, bar gazino sahiplerinin, kısacası bu ülkenin kaymağını yiyenlerin çoğu Kürt kökenli ama hala utanmadan fakirlikten ezilmişlikten bahsederler. Her şeyi devletten beklerler, yine de memnun olmazlar. Bugün Diyarbakır, Batman, Siirt gibi illere verilen devlet yardımı Kastamonu, Zonguldak, Kütahya ve Trabzon gibi illerden 3 kat fazladır. İnanmayan araştırsın.

Gazeteden haber: Van’da 68 yaşında bir Kürt, 26 yaşındaki ikinci karısından 13. yavrusunu peydahlamış. Toplam 13 çocuğu, 100 kadar torunu varmış, artık başka çocuk istemiyormuş. Gazeteci, ‘bu kadar çocuğa bu fakirlikle nasıl bakıyorsunuz?’ dediğinde, kürdün cevabı harikaydı. ‘Kaymakamlık gerekli her tür yardımı yapıyor, hiç bir sorunumuz olmuyor’ !

6 MAYIS “KÜRT NÜFUS ARTIŞINI DURDURUN” EYLEMİ VE İMZA KAMPANYASI

TTBD kurulduğu günden bu yana amacı olan Türkçülük şuurunu güçlendirmek ve bin yıllar önce yurt tuttuğumuz topraklarda ki kesin ve tartışılmaz Türk hakimiyetini korumak amacına uygun olarak, 300 yılı aşkn bir süredir hiç bir tüzel kimliğin cesaret edemediği bir eylemle gittikçe artan bir tehlikeyi ulusunun bilgisine sunmuştur. Sonuç olarak binlerce yeni Irktaşımıza ulaşılmış ve Türkiye´de ulus Devlet fikrini canları pahasına koruyacak kişilerin olduğu dosta düşmana ilan edilmiştir.

Bu Türkçülük tarihinin anlam itibarıyla en önemli eylemi pek tabii öncesinde, sırasın da ve sonrasın da, her tür yol denenerek engellenmeye çalışılmıştır. Ulusumuzun, hiç bir ön hazırlık, duyuru vb. yapılmadığı halde İzmir Kıbrıs Şehitleri Caddesini tamamen özgür iradeleri ile doldurarak vatanına ve değerlerine sahip çıkması Türkün üstün meziyetlerine önemli bir delil olarak başta bölücüler ve Türk düşmanlarının yüzüne atılan sert bir tokat olmuş; ve Türk Milleti, devletine vatanına ve ırkına sahip çıkmıştır.

Büyük şehir Belediye başkanın bizzat yürüttüğü hummalı engelleme çalışmalarına, tüm teşkilatı tutuklama tehditlerine karşın inatla ve inançla devam edilen eylemimiz, ses tertibatımız için gerekli olan elektriğin kesilmesiyle daha da büyümüş ve Türkçüleri durdurmak için başvurulan bu ahlaksız yol da geri tepmiştir. Tüm bu olaylar sırasında ve sonrasın da Şerefli İzmir Polisinin göstermiş olduğu sağduyuya tekrar teşekkür ediyoruz.

Türk düşmanlarının korkusu gerçek olmuştur. Artık Türkçüler sadece düşünmüyor, düşündüklerini hayata da geçirmektedir. Fiilen sokaklara çıkıp “Türkiye Bizimdir” demekte, herkesi de Irkına sahip çıkmaya çağırmaktadırlar..

Hukukları sadece Kürtlere ve teröristlere çalışan sözde insan hakları savunucuları kucaklarında oturdukları ağabeylerinden aldıkları emirle TTBD aleyhine aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği ve İzmir Barış Girişimi´nin de bulunduğu birçok sivil toplum örgütü ve bireysel bas vuruyla 34 ayrı suç duyurusunda bulundu! Bu başvurular ve İçişleri Bakanlığı'nın talebiyle açılan dava şu anda halen devam etmektedir.